竹田の子守唄 ( Takeda no Komoriuta)Takeda Ninnisi

守も嫌がる 盆から先にゃ 
Mori mo iyagaru, Bon kara saki nya
Bebek bakıcılığından nefret ediyorum. Bon da yakında

雪もちらつくし 子も泣くし
Yuki mo chiratsuku shi, Ko mo naku shi
Kar çiseliyor, çocuk ağlıyor.

盆が来たとて 何嬉しかろ 
Bon ga kita tote, Nani ureshikaro
Bon gelse bile nasıl mutlu olabilirim ki?

帷子は無し 帯は無し
Katabira wa nashi, Obi wa nashi
Giyecek giysim yok, obim yok.

この子よう泣く
Kono ko yō naku, Mori o ba ijiru 
Çocuk ağlıyor bana eziyet ediyor.

守をばいじる 守も一日 痩せるやら
Mori mo ichinichi, Yaseru-yara
Günden güne zayıflıyorum.

早よも行きたや この在所越えて 
Hayo-mo yukitaya, Kono zaisho koete
Hemen eve dönmek, bu yerden aşağı inmek istiyorum

向こうに見えるは 親の家 
Mukō ni mieru wa, Oya no uchi
Karşıdan görülen ailemin evi

向こうに見えるは 親の家
Mukō ni mieru wa, Oya no uchi
Karşıdan görülen ailemin evi


İnsanlar, Burakuminler  konuşurken nefeslerinden rahatsız olduğu için Burakamin halkı ağızlarını örtmek zorundaydı.

Ninni adını da aldığı Kyoto'nun Takeda bölgesinde yaşayan Burakumin ("mezra halkı"), halkına aittir. Burakuminler Japonya'nın kast sistemine bile giremeyen bir topluluktur. Japon geleneklerine göre pis iş olarak görülen meslekleri yaptıkları için ( örneğin; cellatlar, cenaze levazımatçıları, mezbaha işçileri, kasaplar, tabakçılar, cüzzamlılar ya da fahişeler) toplumda insan olarak görülmüyorlardı. Sırf bu sebepten bu topluluktan vergi bile alınmıyordu. Bu sistem Hindistan'daki kast sistemine çok benziyor. Burakamin olan biri bir daha bu topluluktan çıkamıyor. Meslekler babadan oğula geçiyor. Burakumin halkından birinin normal biriyle göz teması kurması, yüzünü göstermesi hele ki temas kurması kesinlikle kabul edilemez görülüyordu. Birine temasta bulunmaları halinde burakamin olmayan biri tarafından temizleme ayini düzenleniyordu. Bu da Budizm'de geçen ejderhalar, insanlar ve insan olmayan tabirinden kaynaklanıyor. 


Samuraylar yeni kılıçlarını denemek için burakuminleri öldürürdü.

Uzun yıllar aşağılanma ve ayrımcılığa maruz kalmış olan bu topluluk günümüzde bile ayrımcılığa uğramaktan kurtulamamıştır. Kanımızı kirletecek korkusuyla dedektif tutarak geçmişini araştıran ve burakamin halkından olduğu için evliliğe izin vermeyen geleneksel aileler günümüzde bile var olmaya devam ediyor. İyi okullara ve üniversitelere girmeleri de oldukça zor ve mezun olduktan sonra iyi şirketlere de giremiyorlar. Davalarda direk suçlu olarak etiketleniyorlar. Japon polisinin sırf burakamin olduğu için suçladığı ve 31 yıl sonra masum olduğu için serbest bıraktığı bir vaka çokta geçmişte yaşanmamıştır.
 Burakaminlerin bu şekilde tespit edilmesinin sebebi ise, normalde gizli olan aile kayıt defterinin ele geçirilerek basılmasından kaynaklanıyor. Japon hükümeti her ne kadar kitabı yasaklamış olsa da yeniden basılmış.  Kolaylıkla internetten erişilebilecek bir kaynak haline gelmiş.


Devlet ayrımcılık için önlemler alsa da  Japonya'nın çözülemeyen toplumsal sorunlarımdan biri olmaya devam ediyor. Japon olmalarına rağmen hala mesleklerinden dolayı ayrımcılığa maruz kalmaları oldukça şaşırtıcı. Daha ayrıntılı bilgi için bu sayfaya ya da Wikipedia'ya bakabilirsiniz.


Ninniden bahsedecek olursak anlatıcı, içinde bulunduğu sefil durumu şarkıya dökerek kendini avutan genç bir kızdır. Genç kız zorla dağın karşısındaki bir köye zengin bir aile için çalışmaya gönderilir. Her gün sırtında bir bebekle çalışırken, memleketine doğru giden dağların siluetine bakarak ailesini hatırlar. Kızın şarkıda bebek bakıcılığından nefret etmesi ve bebeğin ağlayarak onu eziyet etmesi soğuktan ağlayan bebeği susturamadığı için ev sahipleri tarafından azarlanmaktan korktuğu içindir. Kız sırtında bebekle evin diğer işlerini de yapmak zorundadır ve ev sahibi bebeğin sesinden rahatsız olup onu cezalandırmasından korkmaktadır. Her gün zayıflaması ise yeterli yiyecek vermemeleri ve ev sahiplerinden korktuğu için günden güne sararıp solmasından kaynaklanır. Bon gelse bile nasıl mutlu olabilirim ki sözü ise festivalde herkes eğlenirken festivale gidemeyeceği, diğerleri gibi yeni kıyafeti olamayacağı ve evine dönemeyeceği içindir. Genelde eskiden fakir aileler kızlarını para karşılığı zengin ailelere hizmetçi olarak verirlerdi ve çoğu zaman evden ayrılan bir daha geri dönemezdi. Az yemeğe kötü şartlarda çalışırlardı. Bir ninniden çok acıklı bir türkü olabilirmiş.

Şarkının farklı versiyonları da olmuş. Hatta Çinceye bile çevrilmiş. Bazı versiyonlarında maaşlı işçi olarak çalıştığını, evde hasta babasının olduğunu, dönse bile mutlu olamayacağını çünkü ailesinin çok fakir olduğuna dem vurulmuştur. Bana nedense bizde ki "yüksek yüksek tepelere türküsünü" anımsattı. Beni oldukça etkiledi umarım sizde beğenirsiniz.


Çeviri notları

⭐Şarkı Kyoto lehçesiyle söylenmiştir. 

⭐守(mori) Bebek bakıcısı demektir burada bebek bakısı olarak bahsettiği kendi olduğundan ben olarak çevrilmiştir.

⭐在所(zaisho)kelimesinin çevirisi biraz tartışmalı. Normalde konak, memleket, yer, köy olarak geçiyor ancak bazı yerlerde alt üst sınıfı belli eden ayrımcı bir kelime olarak geçiyor.

⭐盆 (Bon) Bon Festivali (Obon ya da Bon), atalarının ruhlarını onurlandırmak için yapılan bir Japon Budist geleneğidir.
 
⭐帷子(katabira)pek çok anlama gelmektedir.
1.Yaz aylarında giyilen kenevir, pamuk, ipek vb. maddelerden yapılmış tek parça kimonodur. 
2.Astarı olmayan kumaş giysiler için kullanılan genel terimdir. Yaz aylarında düz bir palto (noushi) altına giyilir .
*Ancak çeviride daha iyi gözükmesi adına giysi olarak geçmiştir.

⭐早よも行きたや この在所越えて (Hayo-mo yukitaya, Kono zaisho koete) birebir çevirisi; "Hemen gitmek ve bu yerin ötesine geçmek" şeklindedir.
 


0 yorum:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkürler.:)

Copyright Gosuke © 2016. Blogger tarafından desteklenmektedir.